‘Hüzünlü Hemşire’ Artık Mutlu!
“Elif, Dünyada Kökleneceği Yeri Buldu…”
“Fırtına Dindi… Şimdi Hayatının Baharında…”
“Sezen Aksu Açıp, Çiçeklerimi Sulamak, Köklendirdiklerimi Saksıya Dikmek Benim İçin Bir Terapi…”
Tam 4 sezondur her hafta birinci olarak Türk televizyon tarihine geçen Gönül Dağı, Anadolu bozkırında geçen etkileyici hikayesinin yanısıra sanatçı kadrosuyla da büyük beğeni topluyor. Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde çekilen dizide ‘Elif Hemşire’ karakterini başarıyla canlandıran Zümre Meğreli de performansıyla izleyicilerden tam puan alıyor.
Dizinin TRT 1 ekranlarına gelen ilk bölümlerinde büyük acılar yaşayan, bütün üzüntülerini Doktor Kenan’la evlendikten sonra geride bırakan Elif Hemşire, hayattaki en büyük isteği, bebeğine kavuşmak için heyecanla bekliyor. Gözlerinden yaş eksilmeyen hüzünlü Elif Hemşire’yi artık gülerken ve mutlu aile tablosunda izliyoruz.
Zümre Meğreli ile Gönül Dağı’nı, Elif Hemşire’yi ve özel hayatıyla ilgili bilinmeyenleri konuştuk.
– Siz 4 Sezondur Gönül Dağı ailesinin bir ferdisiniz. Dizide, hayatı dramatik olaylarla geçen Elif Hemşire karakterini canlandırıyorsunuz. İlk bölümlerde hep hüzünlü ve üzüntülü olarak izlediğimiz Elif’in artık yüzü gülüyor. Elif Hemşire sonunda mutluluğu yakaladı diyebilir miyiz?
-Bence diyebiliriz. Elif’in en büyük yarası kimsesizlikti. Ait olamaması, terk edilme korkusuydu oysa şimdi dünyada kökleneceği yeri buldu. Fırtına dindi. Bunun hayatta tanık olduğum örnekleri de var. Bazı insanların bir şanssızlığı vardır, doğduklarında, çocukluklarında, hayatta hep kötü ihtimal bulur onları ama sonra bir şey olur. Biriyle tanışır, belki birini kaybeder, belki bir yere taşınır ve bir anda sanki kaderi değişir, oradan sonra su yatağını bulur. Elif için de böyle olduğunu düşünüyorum. İçindeki eksiklik birinin onu dünyadaki her şeyden çok sevmesiyle ve asla terketmeyeceğine inanmasıyla ve tabii bir aileye sahip olmasıyla bitti. Şimdi hayatının baharında.
-Doktor Kenan’la mutlu bir evliliği olan, karıncayı bile incitemeyecek kadar sevgi dolu, duygusal bir genç kadın olan Elif, anne olma heyecanı yaşıyor. Koruyucu aile oldukları bebeğe bile çok düşkün olan, hayatını çocuğa adayan Elif, anne olduğunda sizce neler yaşayacak?
-Neler yaşayacak bilmek zor ama neler hissedeceğini biliyorum bir kere çok heyecanlı mevzu kendi çocuğu olduğunda sağlıkçı kimliği kalmıyor ortada bir telaş alıp yürüyor. Hem geç sahip olabildikleri için hem de Kenan da Elif de aile konusunda yaralı oldukları için çocuğun bu konuda en ufak bir yalnızlık hissetmesine izin vermeyeceklerdir. Çok sevgi, çok ilgi, çok düşkünlük bunları yaşayacağız muhtemelen…
-Siz Ankara’da oturuyorsunuz. Dizi çekimleri sırasında evinize gidip geliyor musunuz yoksa Sivrihisar’da mı kalıyorsunuz. Uzun süredir çekimlere katıldığınız bu şirin Eskişehir ilçesinde günleriniz nasıl geçiyor? İlçe halkıyla diyaloglarınız nasıl? İlginç bir anınız varsa bizimle paylaşır mısınız?
-Haftanın çoğu Sivrihisar’da geçiyor bazen erken biterse Ankara’ya evime gidiyorum, sabah tekrar dönüyorum ancak o kadar vakit olmadığında Sivrihisar’da konaklıyorum. Eğer 2-3 gün boşluk yakalayabilirsem İstanbul’a ya da Manisa’ya gidiyorum ancak sık olmuyor maalesef. Sivrihisar’da konakladığımızda da evlerde oluyoruz. Genelde toplanıyoruz, sohbet muhabbet, arada yemek yemeye gidiyoruz, çaya kahveye çıkıyoruz. Sivrihisar da dizimizle beraber daha çok misafir çeker oldu ve gelişti. Yeni mekanlar açılıyor, oralara gidiyoruz ve tabii sucuğu meşhur, ben arada bol bol alıp tanıdıklarıma dağıtıyorum aileme gönderiyorum. Esnaf bizi tanıyor zaten oranın yerlisi gibi olduk artık.
–Gönül Dağı, hepsi birbirinden ilginç insan hikayelerini, sevgi, hoşgörü, yardım ve dayanışma duygularıyla harmanlayarak veriyor ve büyük ilgi görüyor. Siz Anadolu’yu gezdiniz mi? Anadolu insanı ile Gönül Dağı’nın Gedelli kasabası sakinlerini kıyasladığınızda neler söyleyebilirsiniz?
-Ben doğma büyüme Ege’liyim, Anadolu’yu gezme fırsatım olmadı. İçinden geçtiğim, kısa süreli ziyaret ettiğim şehirler oldu elbette ama hakkını vererek gezmek denemez sanırım. Yakın zamanda gitmek görmek isterim.
-Gönül Dağı, bozkırda kıt imkanlarla, engellerle mücadele ederek icadlara imza atan gençlerin hikayelerini anlatıyor. Sizce ülkemizdeki bu gençler için başka neler yapılabilir? Onlar için sanat dünyası neler yapabilir?
-Böyle meselelerde toplumun tamamına iş düşüyor. Yetenekli çocukları fark etmek aileye, onu iyi yetiştirmek öğretmenlere, bu girişimleri iyi değerlendirmek, buna imkan sağlamak topluma, devlete bağlı. Sanat dünyasının bunun için yapabileceği en iyi şeyin onlara ışık tutmak ve insanların bakışlarını onlara yöneltmek olduğunu düşünüyorum.
-Vaktinizin büyük bölümünü Gönül Dağı çekimleri alıyordur. Peki kalan vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Diğer sanat dallarıyla aranız nasıl? Tiyatro, senaryo yazımı, yönetmenlik vb. ilginizi çekiyor mu?
-Ben zaten Tiyatro çıkışlıyım. 17 yaşında yoktum sanırım ilk sahneye çıktığımda. Tabii yapısı gereği konservatuvar yetenek sınavında ve tüm eğitim sürecinde dans etmek, şarkı söylemek, öyküler ya da oyunlar yazmak olmazsa olmazlarım. İnsanın meslek hayatında ve şahsi hayatında yapmaya devam ettiği şeyler oluyor bunlar. Ben ayrıca resim çizmeyi seviyorum ve çiçekleri… Sezen Aksu açıp, çiçeklerimi sulamak, köklendirdiklerimi saksıya dikmek benim için bir terapi. Yönetmenlikle ilgili olarak da tiyatroda yapmayı istediğim projeler var, okul zamanında da reji parlak yönlerimden biriydi…
-Pandemi sonrası sağlıklı yaşam konusuna insanların duyarlılıkları çoğaldı. Siz sağlıklı yaşam, mutlu ve huzurlu bir ömür için neler yapıyorsunuz? Formunuzu neye borçlusunuz? Hayatınızda olmazsa olmazlarınız varsa nelerdir?
-Olmazsa olmazım kahvaltı diyebilirim. Kahvaltı yapamadığım bir günün güzel geçme olasılığı düşüyor. Aslında sağlıklı olmak için çok çabalamıyorum. Canım nasıl isterse öyle yaşayan biriyim ama bazı temel şeyler var. Mesela paketli gıda tüketmiyorum, abur cubur ayda bir iki defa çok canım isterse tüketirim. Bitki çaylarını çok severim ve her çeşidini sık sık tüketirim. Akşamüstü 5’ten sonra kahve içmem, her gün kahve içmem, çok su tüketirim ve günün en az 12 saatinde aç kalırım. Mümkün olan günlerde bunu 16 saate çıkarıyorum. Bunların haricinde gerçekten canım ne isterse, ne kadar isterse yerim.
-Dünyada teknoloji ışık hızıyla ilerliyor. Artık yetişmekte zorluk çekiyoruz. Sizin teknolojiyle sosyal medyayla aranız nasıl? Özellikle yapay zekanın gelişmesi, insanlara bazı sorunlar yaşatacağa benziyor. Ünlüler, tanınmış kişiler de bundan en çok etkilenecek olanlar. Siz bu konularda neler düşünüyorsunuz?
-Benim teknolojiyle sosyal medyayla aram iyi ama delisi değilim. Telefonu odada bırakıp saatlerce kitap okuyabiliyorum. Ya da arkadaşlarımla buluştuğumuzda telefon köşede duruyor ve çalmadığı sürece bakmıyorum. Bildirimler hep kapalı, gerçek zamanlı kullanamıyorum sosyal medyayı. Mesela güzel bir anda güzel bir fotoğraf çektirdik. O anı bırakıp fotoğrafı paylaşmakla uğraşmayı sevmiyorum sonraya kalıyor genelde…
Yapımcılığını Köprü Film/Ferhat Eşsiz, yönetmenliğini Yahya Samancı’nın üstlendiği Gönül Dağı’nın senaryosunu Ali Asaf Elmas ve Teoman Gök kaleme alıyor.
Berk Atan, Semih Ertürk ve Cihat Süvarioğlu’nun başrolleri paylaştığı Gönül Dağı’nda, Nazlı Pınar Kaya, Ferdi Sancar, Erdal Cindoruk, Feyza Işık, Ege Aydan, Eser Eyüboğlu, Şebnem Dilligil, Yavuz Sepetçi, Nuri Gökaşan, Hazal Çağlar, Serkan Kuru, Melis Sevinç, Zümre Meğreli, Hüseyin Sevimli, Ulviye Karaca, Sait Seçkin, Hande Nur Tekin, Sercan İnceer, Eren Can Vurucu, Faruk Karagül, Kaptan Gürman, Öznur Yağcı, Mesude Türkmen, Süeda Çil, Burak Can, Öge Sözbaş, Kaan Şençubukçu, Ataberk Tufan, Ömer Batu Dağlı, Bade Irazlı, Burak Haktanır, Gözde Dernek, Müjde Zeynep Akdeniz, İpek Uzkalan ve Şive Şenözen rol alıyor.